Kitaplarımız

Devletlerarası Sömürge Kürdistan

Kategori: Araştırma
Tarih: 25/10/2022
Baskı: 3
Yazar : İsmail Beşikci
Yayıncı: İsmail Beşikçi Vakfı
Sayfa: 304
Boyut: 13.5x21
ISBN: 978-905-9073-45
Fiyat: 80

Üçüncü Baskı’ya Önsöz


İsmail Beşikci Hoca’nın Devletlerarası Sömürge Kürdis-tan kitabının ilk baskıları kısa sürede tükenmiş, yeni ve “gözden geçirilmiş” bir baskı ihtiyacını da beraberinde getirmişti. Bu zaman zarfında Beşikci Hoca’nın okurların-dan gelen eleştiriler de dikkate alındı ve Devletlerarası Sömürge Kürdistan, titiz bir okuma ve redaksiyonla birlik-te, yazarın kitabı kaleme aldığı o karanlık zamanları da göz önünde tutarak, kimi bilgi notları ve alıntılar güncel-lendi. Bunları kitabın sonunda verdik.

Beşikçi’nin, kitabın 3. Baskısı için kaleme aldığı Üçüncü Baskıya Önsöz yazısında, birkaç önemli başlık üzerinde durduğunu görmekteyiz. Bunlardan biri, “Bugünkü top-lumsal ve siyasal atmosferin, 90-91 yıllarındaki atmos-ferden çok farklı olduğu” görüşüdür. Nitekim, bu farklılı-ğı, “Kürd, Kürdçe ve Kürdistan” gibi kategorilerin 90’lı yıl-lardaki inkârı ve reddi üzerinden tanımlanmış, bugünü ise (kitabın yayına hazırlandığı 2013 Mart ayını kastede-rek), bu inkâr ve reddin yapılamıyor olduğunu, Kürdlerin kararlı bir şekilde sürdürdükleri mücadeleye –ve kuşku-suz sürece– bağlayarak, dile getirmiştir, tabii kendi çe-kincelerini de ekleyerek. Zirâ Beşikci’ye göre, “…inkârın, reddin yapılmıyor olması, yapılamıyor olması, Kürdlerin bir halk olarak, bir millet olarak, Kürdçenin bir dil olarak tanındığı anlamına gelmemektedir. Kürdler şunca müca-deleye rağmen hâlâ bir halk olarak, bir millet olarak ta-nınmamaktadır.” Beşikçi’nin anadilde eğitim vurgusu (gi-derek ısrarı), “Kürdlerin kendi geleceklerini belirleme ve kendi kendilerini yönetme hakkının vazgeçilmez bir un-suru” olması açısından önemlidir.
Kürdlerin –kuşkusuz Kürd hareketinin de– 2013’teki zamanlardan çok daha farklı bir sürece evrilmiş olduğu-nu, Dünyadaki ve özellikle Ortadoğu’daki gelişmeleri kav-rayabilmek, teorik bir perspektif üzerinden “sorunsallaş-tırmak” ve yeni kuşaklara “anlatabilmek” için, bugün farklı sosyolojik okumalara da gereksinim duymamızdan anlıyoruz. Beşikçi’nin dile getirdiği –andığı– Barış ve De-mokrasi Partisi bugün siyaset sahnesinde yok elbette, parti milletvekilleri, 2014’te aldıkları kararla Halkların Demokrasi Partisi’ne katılmış, 11 Temmuz 2014’te ise isim değişikliğine giderek, Demokratik Bölgeler Partisi adını almıştır. Kürdler açısından temel sorunun ve bu sorunla birlikte ortaya çıkan yeni argümanların, partile-rin isim değiştirmeleri veyahut kuruluş bildirgelerindeki siyasi dilin ne kadar Kurdewarî olup olmadığı noktasında değil, Kürd hareketinin “Kürdistani” siyaseti ve bu konu-da üretilen hemen her söylemi, tutumu ve imayı, “Türki-yelilik”, giderek “Türkiyecilik” ve demokratikleştirme adı-na, ulus-devletler çağının bittiğine dair ortaya atılmış, daha çok Avrupa-merkezci fikirler üzerinden eleştirilme-si, Kürdistani-oluş’u “bozguncu”, eskilerin deyimiyle “sekter” bir yaklaşım olarak okumalarında yoğunlaşmış-tır. Türk Solu’nun rağbet ettiği hemen her düşüncenin, Kürdler için de biricik hale gelmesi, düşündürücüdür. Kürdlerin anadilde eğitim sorunu da Kürdçenin karşılaş-tığı büyük sorunlar da, bu çağcıl görünen argümanların içinde yitip gitmiştir. Tıpkı asimilasyon ve sömürge söy-lemi, Kürd kimliği ve Kürdistan kimliği gibi kavramların içinin oyulması ve değersizleştirilmesi gibi…

***
Kitabı yeniden okurken, Beşikçi Hoca’nın kitaptaki en uzun başlıklarını düşündüm; ilki ve en yakıcı olanı hiç kuşkusuz, kitabın da temel tezidir; Kürdistan’ın ve Kürd Ulusu’nun Siyasal Statüsü: Sömürge Bile Olmayan Bir Ül-ke, Sömürge Bile Olamayan Bir Ulus; Kimliksiz Bir Ülke, Kimliksiz Bir Ulus, diğeri ise Kürd Sorunu’nun Odak Nok-tası: Kürdistan’ın Bölünmesi, Parçalanması ve Paylaşıl-ması, Kürd Ulusu’na “Böl, Yönet ve Yok Et” Politikasının Uygulanması başlığıdır ki, Kürd Sorunu olarak tarif edilen “milâdın” (Kürdçe konuşan Kürdlerin hafızasında bu te-rimin çevirisi yoktur, bu durum Kürdlerin bir sorunu ola-rak görülmemektedir), bu kült kitabı ilk kez eline alacak okurlar için daha başından “zorlu” ve “zorlayıcı” bir alan olarak görülebilir, ancak unutmamalı ki, bu sorun hâlâ tüm çözülmezlikleriyle ortada durmaktadır.

Şener Özmen
Amed, Ekim 2020

Diğer Etkinlikler
Yaklaşan Etkinlikler
  • 16
  • Kas
RENK VE AHENK
  • 16:00 - 18:00
  • İsmail Beşikci Vakfı / 1. Salon
  • 09
  • Kas
Tarihin ve Sanatın Yansımalarıyla Diyarbakır Surları
  • 14:00 - 15:20
  • İBV Diyarbakır Temsilciliği
  • 08
  • Kas
Vakfedilmiş Bir Hayat
  • 15:00 - 15:45
  • Tüyap Kitap Fuarı
Haberler